Sahi, Sizi Kollayan Birileri Var Mı ?

Yeni Üye Mesaj Sayısı : 1 Kayıt tarihi : 22/11/10

Alıntı haberim arkadaşlar saygılarımla..

Evet dostlar bu pazar da hepinize sevgi dolu bir MERHABA demek istiyorum…

Bu haftadan başlayarak, madem ki yaz geldi, sizlere yazılarımı dış mekanlardan yazmaya başlayacağım. Bu hafta mekanımız İstanbul’un Beykoz ilçesinin ünlü semti Kanlıca. Hani o meşhur Kanlıca yoğurdunu yemek için İstanbul’a gelenlerin uğradığı yer.
Kanlıca yoğurdu sahilde Çınaraltı nda pudra şekeri üzerine konularak yenilir. Yoğurdun özelliği yoğurt yapımında kullanılan süt tozu ve üzerine konulan pudra şekeridir. İşte ben de size bu satırları tam da o Çınaraltı’ndan yazıyorum. Bir Kıbrıslı olarak şu anda sade kahvemi söyledim, ilerleyen dakikalarda da yoğurt da yiyeceğim. Bilenler bilir, Kanlıca ayrıca Mihrabad Korusu yla da meşhurdur. Anadolu Yakasının en yeşillik yerlerinden biridir. Bu arada, söylemekte fayda var, Kanlıca nın yalıları da çok ünlüdür.
Kanlıca nın ismi konusunda çeşitli rivayetler vardır ama, en çok kabul göreni zamanın Osmanlı sultanlarından biri bir gün emir vererek İstanbul un havası en temiz semtinin bulunmasını emreder. Bu semtin nasıl bulunacağı konusunda da vezirlerinden yardım ister. Vezirlerden biri, müthiş bir fikir ortaya atar. İstanbul’un her semtine, kanlı etlerin direklere asılmasını ve en geç bozulan etin olduğu direğin, havası en temiz semt olacağını söyler. Bu fikir sultanın çok hoşuna gider. Sultan emir verir ve vezirin dediği aynen uygulanır. Sonuçta uzatmayayım Kanlıca büyük arayla birinci olur. Böylece de dönemin Osmanlı Sultanı bu semte “Kanlıca” ismini verir. Evet dostlar bu kısa tanıtımdan ve kahvemizden bir yudum aldıktan sonra esas konumuza yavaş yavaş girelim isterseniz. Mmmmmm, kahvesi de pek güzelmiş… İstanbul’a gelen dostlara tavsiye ederim.
Şu anda uzaktan geçen geminin dalgaları vurdu kıyıya, ben dahil herkes ıslanmaktan zor kurtulduk. Burası bayağı eğlenceliymiş…
Efendim, malumunuz, geçen sezondan itibaren takip edenler bilir, Samanyolu Tv.’de “Kollama” adlı dizide Kubilay Şahin, nam-ı değer “Pike As” rolünü oynuyorum. Dizi inanılmaz bir şekilde, beni hayretlere düşürecek kadar izlenmekte. Nerede ise bütçesi bölüm başı trilyonları bulan, arkasına muazzam bir medya desteği ve reklam bombardımanını alan dizilere kafa tutmakta. Diziyi özellikle alt tabaka takip etmekte. Yani başka bir bakış açısıyla, halkın çoğunluğu Kollama dizisini soluksuz izlemekte. Ben dahil, dizinin bütün oyuncularının fanları var. Bir site var, isminde, girin bu siteye yazın benim adımı, ya da oynadığım rolün adını, okuduklarınıza, gördüklerinize inanamayacaksınız. Cuma akşamları saat: 19.50’de yeni bölümü, Çarşamba akşamları saat: 21.10’da tekrarı sezon boyunca yayınlandı. İşte, Cuma akşamı yayına yetişmenin neşteri ensemizde, bütün sezon deli danalar gibi çalıştık ve 18 haziran 2010 tarihindeki sezon finali ile diziye ara verildi. Enteresandır, 18 haziran aynı zamanda benim doğum tarihimdi. Diziden dolayı aldığım doğum günü kutlamalarının sayısını tahmin edeceğiniz gibi aklımda tutmam mümkün değil. Tarifi imkansız bir sevgi seli ile karşı karşıyayım. Fırsat bu fırsat, doğum günümü kutlayan tüm dostlarıma, arkadaşlarıma, kardeşlerime buradan da ayrıca teşekkür ederim.
Şu anda bir vapur yaklaştı iskeleye, insanlar inmekte. Tam yanımda iki sevgili buluştu. Bakmasam iyi olacak galiba…
Evet dostlar, neden Kollama dizisi bu mütevazı bütçesi, yapım gurubu, içinde çok ünlü olmayan oyuncuları, teknik ekibi ve rejisörüyle bu inanılması güç başarıya imza atıyor? Bir buçuk sezondur ekibin içinde olan bir sanatçı olarak bu soru bana çok soruldu. Büyük bir özveri var ortada. Özellikle teknik ekip ve oyuncular, hava koşulları olsun, psikolojik koşullar olsun, kısacası ne olursa olsun insanüstü bir gayretle cuma akşamına yetiştirdiler diziyi. Size garip gelebilir ama, dizinin başarıya ulaşmasındaki esas neden tıpkı Bursa Spor’un şampiyon olmasına benzer bir neden. Bütün birimler nerede ise etle tırnak gibi birbirine çok bağlı. Hayatımda görmediğim kadar saygı ve sevgi çerçevesinde yürüyor işler. Her birim sadece kendi işine bakıyor, ona verilen görevi yapıyor, hiç kimse, diğer birimlerin işine karışmıyor. Hal böyle olunca da, çoğunluğu hatta nerede ise tamamı Türkiye’nin dört bir tarafında gelen tiyatro kökenli oyuncu arkadaşlarımın katkısıyla da, dizi doruğa çıkıyor. Tabi bu başarıda senaryoyu yazan “Nakkaş” yazarlar gurubunun ve müzikleri yapan Aria’nın da çok büyük katkısı var. Bu arada, inanamayacaksınız ama aslında dizi üçüncü sezonunu da başarıyla bitirdi. Önümüzdeki sezon ne olur bilinmez tabii. Hepimiz görüşme odasına gireceğiz. Umarım kanal yetkilileri ekibin bu özverisine layık kararlar alır. Bekleyelim ve görelim bakalım neler olacak.
Ben Çınaraltı’na geldiğimde ortalık sakindi, yavaş yavaş burası dolmaya, ana baba günü olmaya başladı. Sıcağı hiç hissetmiyorum…
Bakıyorum dizide oynamak için, İzmir’den, Bursa’dan, Ankara’dan, Antalya’dan ve Türkiye’nin birçok şehrinden, gerçek anlamda oyuncular çağrılıyor. Hepsi de inanın bana tiyatro sevdalısı meslektaşlarım. Yani, Don Kişot’lar onlar. Bakın dostlar, hep söyledim, gerçek bir sanatçıyı magazin programlarında göremezsiniz. İşin garip tarafı bu bizim dışımızda tüm dünyada da böyle. Ama bizde magazin programlarına çıkmayanlara sanatçı denmiyor, hatta iş bulmaları bile zorlaşıyor bu garip düzende. Bakın Robert De Niro’ya, bakın Dustin Hoffman’a ve daha birçok Hollywood yıldızına, sinema perdesinde, ya da tiyatro sahnesinde birer yıldızlar, ama sokakta görseniz tanımakta zorluk çekersiniz. İnanın bana, her yolun başı sevgiyse, sonu da saygı. Biz toplum olarak ne yazık ki sevgisizliğin pençesine doğru hızla sürüklenmekteyiz. Kusura bakmayın bu uyarıları yapmak zorundayım. Gördüklerimi sizlerle paylaşmazsam bu satırları yazmamın bence hiç bir anlamı olmaz. İşte Kollama dizisinin sırrı da “sevgi”. Tüm ekip yakaladığı sevgi ve saygı ile başarıdan başarıya koşuyor. Umarım önümüzdeki sezon da bu ekip bozulmaz…
Şu anda önümden bir tekne geçmekte, içinde insanlar deli gibi horon tepmekte… Ooooo, ooo. Kendilerinden geçmişler…. Harika…
Türkiye’de kol gezen terörün her türlüsünün cesurca üstüne gidiyor Kollama…
Din tacirliği yapanları örnekleriyle deşifre ediyor…
Türk’ü Kürd’e, Kürd’ü Türk’e nasıl düşman edildiğinin altını çiziyor korkusuzca…
Kapalı kapılar arkasında ne dolaplar döndüğünü anlatıyor her şeye rağmen…
İzleyenleri, yani halkın çoğunluğunun gözlerini açmasına yardımcı oluyor…
Barış’ın nasıl korunması gerektiğinin çarpıcı örneklerini sunuyor seyirciye…
“Siz farkında olmasanız da, sizi koruyup kollayan birileri var.” sloganıyla ayna tutuyor anlayana…
Adaleti sorguluyor adilce…
Çaresizlikler, sevgisizlikler, ihanetler… Ne ararsanız var anlayacağınız…
Benim de çorbada tuzum oluyorsa ne mutlu bana…
Umarım, önümüzdeki sezon da aynasını tutmaya, uyanmak isteyenleri uyandırmaya devam edecek “Kollama”…
Sahi, sizi kollayan birileri var mı?
Yazı bitti, yoğurdum da gelmiş, izninizle keyifle yiyeceğim…

Hüseyin Köroğlu

2010-06-29

not:hüseyin köroğlu yani pikeas aynı zamanda köşe yazarı bu da onun yazısıdır

[/td][/tr]

Yeni Üye Mesaj Sayısı : 11 Kayıt tarihi : 27/10/10

teşekkürler.

» Oyy Yerim Ben Sizi