Hassas kırılgan pamuk kıvamındadır.
İçlerinde hem sevmeye hem de duygulanmaya yetecek yer vardır. Ama göstermeye fırsat bulamayız pek. Çünkü geleneklerden oluşan gaz ve toz bulutu doğduğumuz an bizi çevreleyip emdiğimiz sütü burnumuzdan fitil fitil getirmiştir.
Kafamız lüzumsuz dayatmalar töreler ve erkeklik değerleriyle öyle doludur ki yüreğimize bakıp oradaki çiçekleri görmeye fırsat bulamayız pek.
Ama çiçektir bütün erkekler. Nazlı ketum gururlu çiçeklerizdir.
Bir kadın bizi anlayıp su ve ışık verdiğinde hemen açıp birer botanik harikasına dönüşüveririz.
Kasımpatı gibi oluruz mesela...
Sert kasım rüzgârlarıyla patlar sert görünüşlü kalbimizin balkonundan seyrederiz geleni geçeni.
Dilimizin altında söylenmemiş sözler vardır. Ruhumuzun diplerinde saklı bir sevda bekler. Söylenmemiş şeylerin güzelliğiyle serpilir uzun süre solmadan durabiliriz. İsteriz ki Akdenizli bir kadın çıksın sorsun halimizi. Sıcak güneşiyle bizi ısıtsın ve kurtarsın delikanlı ruhumuzu içimizdeki bitmek bilmeyen sonbahardan.
Akşamsefası gibi ya da...
Sadece yaz akşamlarında açar boynumuzu sadece ince bilekli güzel ayaklı kadınların önünde eğeriz parmaklarını öpmek için.
Bu gece hayatımız yüzünden adımız kolayca çapkına arsıza çıkar. Oysa kimse bilmez; ipek gibidir dokumuz. Güneşin sert ışığından gündüzün itiş kakışından yaralanır içten içe kanarız.
Sonra yine gece olur giyinip süslenip çıkarız piyasaya.
Kendimizi dosta düşmana sakınmadan gösteririz. İlgi çekmek için misler gibi kokar sabahın ilk ışıklarıyla karışırız kayıplara. Kadınları kendilerine aşık edip kaçanlar sevdiği kız yüzünden adam vuranlar akşamsefaları arasından çıkar.
Yaz aşklarını saygıyla yaşar usulca öperiz bizi koparan kadınları boyunlarından.
Manolya gibi olanlarımız da vardır.
Eğer manolya erkeğiysek sadece görünüşümüz değil adımız bile iyilik çağrıştırır. Bizi koklamak güzel olmasına güzeldir de ilişki ciddiye biner hele evliliğe falan uzanırsa sorun yaşanabilir.
Çok uğraşmak gerekir çünkü manolyalarla.
Onlara özen göstermek başlarını okşamak gerekir. Aslında yanlarında kendinizi eski bir Rus romanında zannetmeniz işten bile değildir. Karın döne döne yağdığını uzaktan bir atlının yaklaştığını hayal meyal görürsünüz. Öyle romantik öyle yiğittirler. Sevdiklerine kendilerini öykünün esas kızıymış gibi hissettirirler.
Gerçi bu durum bir süre sonra fenalık da getirebilir kadınların içine. Şimdiki zamanı ve gerçek hayatı özletebilir. Yine de bir manolya ağacına bakıp onu zarif bir erkeğe benzetmek güzel şeydir.
En azından manolya tarzı erkekler bayılır böyle benzetmelere.
İyi bakılırsak çok iyi sevgili olur bizden. Baba ağabey kardeş olur. Ama hayat fırtınası dört yandan eserken zorlanırız bazen. O zaman isteriz ki çiçek adlarını bilen bir kadın girsin rüzgârla aramıza. Her şeyi göze alıp korusun bizi.
Korusun ki açalım onun güzel bahçesinde