yiğit: Işte, işte suskunluğumun sebebi. işte içine düştüğüm karanlığın sebebi. hayallerim, umudum. Herşeyim bu toprağın altına onunla beraber gitti.
melike: çok üzüldüm. Seni anliyorum. Ama kendine haksızlık ediyorsun.
yiğit: Ne haksızlığı. Ben onların hayatına girmeseydim, simdi ikiside yaşıyor olurdu. Belki mutlu olacaklardı. Belki bambaşka hayatları olacaktı. Ikiside toprağın altında olmayacaklardı. belki..
melike: Belki ne? Olmuş bitmiş herşey. Tamam, yaşadıkların cok acı. Ama ömrünün sonuna kadar yas mı tutacaksin yiğit?
yiğit: Korkma, benim ömrüm okadar uzun olmayacak.
melike: Ya lütfen böyle konuşma. Bak ben senin icin babama rest çektim, ferruh denen adama karşi koydum.
yiğit: Ben senden böyle birşey istemedimki.
melike: Istedin demiyorum. Ama bu kadar kapatma kendini. Biraz olsun, ya biraz olsun kalbinin sesini dinle.
yiğit: anlamıyormusun. Kalp malp kalmadı bende. şu mezar taşından farksızım. Içimde nefret var sadece, öfke var,
acı var.
melike: Bak lütfen dinle beni. Birlikte üstesinden gelebiliriz. Hep senin yanında olurum. Zamanla unutursun. Ben sana unuttururum. Tek istediğim, ikimize bi şans tanıman. Sadece bir şans.
telefon çalar
melike: Yiğit?
yiğit: Bana biraz zaman ver. şimdi gitmemiz lazım, sonra konusuruz.