Seni " sende"
bulmadan, karanlığın içinde senin gözlerinle aydınlanmadan ne acılar
akıttım damarlarımdan. Yılları hüzünle eleyip yüreğimde ne anarsit
sevdalara yataklık etmişim meğer. Sevda cümlelerini bile geçmiş zaman
kipiyle kuruyorum artık. Delice sevmişim ve seviliyor zannetmişim !
Meğer seviyorken ayrılıklara hüküm giymişim...
Umuda gülümserken
yenik düşmüştüm uçurum gölgelerinde. Sesini yitirmiş rüzgar gibi kilit
vurdum dudaklarıma. Zamanı ayrılığın durgun anılarına kurup her sabah
yalnızlığa uyandım. Ellerimle ektiğim sevda fidelerini tek tek kanlı ve
ihanet görmüş yüreğimle " ben " yoldum. Bir gün sevdanın meyvesini
verecek zannettiğim fideler şimdi ayrılığın en büyük ödülü olarak
yüreğimin arka bahçesinde solmayı bekliyorlar. Kör bıçakları
kirpiklerimde bileyip yüreğime kanlı pusular kurdum. Yüreğimin etrafına
dikenli tellerle çevirdim. Kimse acılarıma ve düşleri çalınmış
yarınlarıma ortak olmamalıydı. Kimse benim için ağlamamalıydı. Düşsem de
uçurumlara , ezilmiş dizlerimle kendim çıkmalıydım aydınlığa.
Yaralarıma
merhem diye gözlerini sürecekken nice ayrılık tokatları yedim yüreğime
savrulmuş. Günahlarına yüreğimi rehin verecekken yapmacık gülüşlerin
ardına gizlenmiş kurşunları göğsümde dikenli gül bildim. Yenilmiştim ve
ezilmiştim. Ruhumda hep kendimi sorguladım. Kalemini kırdım yüreğimin.
Suç benimdi oysa; cünkü kırık dökük sevda teknesiyle ve yarım bedeninle
hırçın denizlerde ne işim vardı benim ? Hakkım olmayan sevmeyi bu kadar
neden istemiştim ? Evet, suçum sabitti..Cezama razı olup suskunlugun
elbisesini giyindim üzerime. Ansızın celladın gölgesine yıkılmamak için
kilit vurdum gönlüme...
Hiçbir zaman " gideni " suçlamadım.Suçu
sabitken bile adını ihanet cümleleriylw anmadım. Gitse de onu hala
sevdiğimden değil. Çünkü " O " yüreğimde ölmüştü.Kendi silahıyla "
yüregini " şakağından vurup sevda kitabında ölmüştü. Ve bizim sevda
kitabımızda ölenlerin ardından tek bir kelime edilmezdi. Tek bir cümle
kurmadım gidenin ardından.." O "artık ölmüştü.